Antalya havalimanından tur otobüsüne binip Kurşunlu şelalesine yol aldık.Kurşunlu şelalesinde bir kahvaltı ettikten sonra şelale ve alan boyunca gezmeden gitmek olmaz.Şelalenin görüntüsü ve ortamın havası bizi mest etti.Şelale alanında gezinti yaparken yolumuzu kaybedip panikledik.Yön özürlü olmam burada da beni bırakmadı.:)
Kurşunlu Şelalesi’ne su 18 metre yükseklikten dökülmekte ve küçük şelaleciklerle 7 adet küçük gölet birbirine bağlanmaktadır. Kurşunlu Şelalesi 2 kilometrelik bir kanyonun içinde kalmaktadır. Bu alan 1986 yılında park haline getirilerek ziyarete açılmıştır. Şelale ve piknik yeri 33 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Piknik alanı içinde; manzara seyir terasları, çocuk parkı, restoran , otopark, gezinti patikaları, içme suyu, tuvalet vardır. Ulaşım, belediye otobüsleri ve minibüslerle sağlanabilmektedir.
Yaban domuzu, tilki, tavşan, sincap, yarasa, ibibik, ağaçkakan, üveyik, sazan, su kaplumbağası, yılan ve kertenkele Tabiat Parkının faunasını oluşturur.(1)
Kurşunlu şelalesinden sonra Köprülü kanyonuna rafting yapmaya gittik.Aksilik bu ya otobüsümüz yolda bozuldu.Yeni otobüs gelene kadar yol kenarında gölgelik alanlarda bekledik.Yol boyunca manzaranın tadını çıkararak Köprülü kanyonuna vardık.Tabii ki aç aç rafting olmaz.Öğle yemeğimizi yedikten sonra 3 saatlik rafting yolculuğumuz başladı.Yaz mevsimi nedeniyle su miktarı azdı; ama bazı yerlerde adrenalin arttı ve çok eğlenceli dakikalar yaşadık.
Köprülü kanyon, Antalya'nın Manavgat İlçesi Beşkonak beldesi sınırları içinde bulunan, İçinden dünyaca ünlü rafting yapılan ırmakların başında gelen Köprüçay'ın geçtiği milli park olarak ilan edilmiş yerdir.Bu ırmağın değişken karakteri rafting sporu için idealdir.(2)
Rafting bittikten sonra Antalya'da otelde (Ring Otel) yemeğimizi yedikten sonra ver elini Antalya-Kaleiçi. Liman manzarası ve çay keyfinden sonra yarına dinlenmek için otele geri dönüş......
Ve turumuzun İKİNCİ günü başlıyor.
Sabah erken kahvaltı ardından otobüsümüzle hareketle Kale (Demre)
istikametine doğru yolumuza devam ettik. Hristiyanlık dünyası açısından çok
önemli bir kutsal mekan olan Noel Baba Kilisesine ( St. Nicholas ) gittik.Kilise ile ilgili bilgileri rehberimiz anlattıktan sonra hediyelik eşya aldık.
M.S. 3. yüzyılın ikinci yarısında Patara'da doğup Myra'da piskoposluk yapmış olan Aziz Nikolaos'ın saygın dini kişiliği öldükten sonra aziz mertebesine ulaşmasını sağlamış, başta eski Rusya Çarlığı olmak üzere Avrupa'nın birçok ülkesinin en popüler azizi olmuştur.(3)
Aziz Nikolaos Kilisesi, Bizans sanat tarihinin önemli bir anıtı mimari üslubu ve süslemesiyle Orta Bizans Dönemi'nin en seçkin örneğidir. İ.S. 5. yüzyılda Myra'nın (Demre) Likya eyaletinin başkenti, Myra Başpiskoposu'nun da Anadolu'nun ikinci büyük din otoritesi olması, Aziz Nikolaos'un ölümünden sonraki yıllarda şehrin saygınlığının artmasında büyük rol oynamıştır. Myra halkı ölümünden sonra Aziz adına önce bir anıt, sonra da büyük bir bazilika inşa ettirmiş, bu devirde Aziz adına İstanbul'da büyük bir kilise inşa edilmiştir. Myra'daki bazilika depremler ve şehre yapılan akınlar sonucu 8. yüzyılda büyük hasar görmüş, 9. yüzyılda ise kubbeli kilise olarak yeniden inşa edilmiştir. Daha sonraki ilaveler 11. yüzyılda Orta Bizans devrinde gerçekleşir. Bu dönemin en önemli onarımının 1042'de İmparator IX. Konstantin ile karısı Zoe tarafından yapıldığı bilinmektedir. Yüzyıllar içinde çeşitli nedenlerle tahrip olmuş kilisenin diğer geniş kapsamlı onarımı 1862 yılında Rus Çarı I.Nikolay tarafından gerçekleştirilmiştir.(3)
Demre ziyaretinden sonra Kekova'nın girişi Üçağız köyüne gittik ve Kekova tekne turu yaptık.Kekova tekne turunda gördüğümüz yerler; Yolu olmayan Simena
(Kale Köy), Tersane Koyu, Hamidiye Koyu, Kekova Adası ve ll. yüzyılda bir
depremle denizin dibine batmış olan Batık Şehir (Dolichiste )dir. Rehberimizin anlatımları sonucu burada yüzmenin yasak olduğunu ,izne tabi olduğunu öğrendik.Ayrıca denizci Likyalıların mezar örneklerini gördük.Kumlu
İskelesinde kısa bir gezintiden sonra Fethiye-Saklıkent yolu üzerindeKaş ile Kalkan arasındaki sahil yolu üzerinde bulunan kanyon ağzı plajı olan Kaputaş Plajında fotoğraf molası verdik.Yol yapımında hayatını kaybeden işçileri andık.Plajın yukarısında ölen işçilerin isimleri yer almaktadır.
Kekova, (Likya dilinde: Dolichiste) Antalya ilinin Demre ilçesi yakınlarında Kaleköy veÜçağız açıklarındaki küçük, kayalık bir adadır.Kekova adası ve batık şehir, Akdeniz'in en çok ziyaret edilen yerlerden biri ve büyük güzellik sualtı bir yerdir. (4)
Sahil boyu yolculuktan sonra Saklıkent'e vardık.Saklıkent kanyonunda soğuk suyun içinde yürümenin keyfini yaşadık.İnsana huzur veren bir yer olan Saklıkent'ten çıkmayı istemedik.Rehberimiz,buranın buluşuyla ilgili bilgi verdi.Rivayetlere göre; bir çobanın keçisini buraya kaçırması sonucunda keçisinin peşinden gitmesiyle keşfettiği kanyon, çobanın "İşletme bana ait olacak"şartıyla burayı bildirmesinin ardından Çevre ve Orman Bakanlığı'nın Saklıkent'i Milli Park ilan eder.Şimdi işletme ise tamamen özel şirketlere devredilmiştir.
Saklıkent Kanyonu, yaklaşık 15 km uzunluğunda, içinde Bey Dağları'nın kaynak suyunu bulunduran eşine az rastlanır bir doğa harikası.(4)
Saklıkent kanyonundan sonra Göcek Likya Rosert otelimize gittik.Buradaki karşılama kokteyl ve soğuk havlularla oldu.Otelde yemek yeyip biraz müzik dinledik.
Turumuzun ÜÇÜNCÜ günü.
Sabah otelimizde alınan erken kahvaltı sonrasında, aracımızla hareket
ederek yapacağımız kısa yolculuk sonrasında Ölüdeniz’e vardık. Lagün de verdiğimiz gün içindeki ilk plaj molamızdı. Ölüdeniz lagününün oluşumunu yerinde gördük.
Ölüdeniz, Muğla ilinin Fethiye ilçesine bağlı bir beldedir. Ölüdeniz kumsalı yüzde seksen iki oyla 2006 yılında dünyanın en güzel kumsalı seçilmiştir[1].Ölüdeniz, adı gibi durgun bir göl niteliğindedir. En fırtınalı günlerde Belceğiz kıyıları dalgalarla boğuşurken, Ölüdeniz'de sadece çırpıntılar meydana gelir.
Bir saat kadar Ölüdeniz'in güzel sularında yüzdükten sonra üniversiteden arkadaşım ile görüştüm.Tesadüflerin en güzeliydi.Aynı anda Fethiye'de oluşumuz bizi mutlu etti.Kısa bir görüşmeden sonra Dalaman-Dalyan'a doğru hareket ettik.
Öğlen yemeği molasından sonra ise kısa bir yolculuk sonrası Dalyan’a (
Kaunos ) ulaştık. Dalyan’dan bindiğimiz kanal teknesiyle alt bölümüne kadar yaklaşarak
izleyebileceğimiz Dalyan - Kaunos Tapınak Tipi Kral ve Yönetici mezarları
bizleri etkiledi.
Perslerin veya Büyük İskender'in istilası üzerine yarım kaldığı tahmin edilmekte olan en büyük mezarla birlikte izleyenleri büyüleyen altılı grup Kaya Mezarları, Kaunos'taki mezar tipleri içinde şüphesiz en önemlisidir. Tapınak cepheli bu kaya mezarı tipinin yanı sıra, yine kayaya oyulmuş "güvercin yuvası" ismiyle tanınan dikdörtgen derin Oyuk Mezarlar, Nişler ve Lahitler, yerleri özel olarak seçilmiş Anıt Mezarlar ve daha çok şehir surunun dışında kalan yamaçlar üzerine açılmış Sandık Mezarlar, bir taraftan kentteki mezar tipinin zenginliğini ortaya koyarken, diğer taraftan da gömme geleneği konusunda bizleri bilgilendirmektedirler.(5)
Buradan, rehberimizin verdiği bilgi ardından ayrılarak Dalyan Kanalı içerisindeki sandal yolculuğuna devam ediyoruz.Rehberimiz, Dalyan'daki sazlıklarla ilgili bir aşk hikasi anlatmadan geçmiyor.Sazlıkların prensesin aşk gözyaşları olduğuyla ilgili hikayenin anlatıldığını ifade ediyor.
Dünyada doğallığını koruyan ikinci plaj olma ödülüne de sahip İztuzu, tam bir doğa harikası. Bir tarafı tatlı su diğer tarafı Akdeniz olan bu kumsalın bir benzerinin olmadığı söyleniyor. Denize dikey uzanan dağların dibinden başlayıp, dalyan deltasının ağzını kapatan plajın kumları altın sarısı ve incecik. Deniz ise kristal berraklığında. Sığ bir kıyıya sahip olan İztuzu plajı, yürürken ayaklarınızın altında kadifemsi bir tad bırakıyor. (7)
Kanal turu boyunca da bir Caretta Caretta kaplumbağasıbize süpriz yaptı ve bizlere kendini gösterdi.Mavi yengeç avcı ve satıcıları balık kandırmacasıyla carette carettanın kendini bize göstermesini sağladı.
Ardından koruma altında bir tür olan Caretta Caretta cinsi deniz kaplumbağalarının Atlantik Okyanusu’ndan Anadolu sahillerine gelerek yumurtalarını bıraktıkları yer olan altın renkli kumlarıyla ünlü İztuzu Plajı’na vardık ve kanal ağzında yüzdük. Dinlenmek için hoş kafeteryaların da bulunduğu İztuzu Plajı’ndaki molamızın ardından tekrar teknemizle kanalı takip ederek Dalyan’a ulaştık. Otobüsümüzle Dalyan’dan ayrılarak Marmaris’e doğru yola koyulduk. Aşıklar yolunda duraklayarak fotoğraf çekildik. Okaliptüs ağaçlarının dikilmesiyle bataklıkların kurutulması amacıyla yapılan yol, Yeşilçam filmlerinin çekildiği alan olduğu için Aşıklar Yolu olarak isimlendirilmiş. Daha sonra Club Ege Antique Otelimize gittik.Akşam yemeğinden sonra Marmaris sokaklarına kendimizi attık.Çarşı gezisi ve biraz kafede müzik dinledikten sonra otele geri döndük.
Perslerin veya Büyük İskender'in istilası üzerine yarım kaldığı tahmin edilmekte olan en büyük mezarla birlikte izleyenleri büyüleyen altılı grup Kaya Mezarları, Kaunos'taki mezar tipleri içinde şüphesiz en önemlisidir. Tapınak cepheli bu kaya mezarı tipinin yanı sıra, yine kayaya oyulmuş "güvercin yuvası" ismiyle tanınan dikdörtgen derin Oyuk Mezarlar, Nişler ve Lahitler, yerleri özel olarak seçilmiş Anıt Mezarlar ve daha çok şehir surunun dışında kalan yamaçlar üzerine açılmış Sandık Mezarlar, bir taraftan kentteki mezar tipinin zenginliğini ortaya koyarken, diğer taraftan da gömme geleneği konusunda bizleri bilgilendirmektedirler.(5)
Buradan, rehberimizin verdiği bilgi ardından ayrılarak Dalyan Kanalı içerisindeki sandal yolculuğuna devam ediyoruz.Rehberimiz, Dalyan'daki sazlıklarla ilgili bir aşk hikasi anlatmadan geçmiyor.Sazlıkların prensesin aşk gözyaşları olduğuyla ilgili hikayenin anlatıldığını ifade ediyor.
Dünyada doğallığını koruyan ikinci plaj olma ödülüne de sahip İztuzu, tam bir doğa harikası. Bir tarafı tatlı su diğer tarafı Akdeniz olan bu kumsalın bir benzerinin olmadığı söyleniyor. Denize dikey uzanan dağların dibinden başlayıp, dalyan deltasının ağzını kapatan plajın kumları altın sarısı ve incecik. Deniz ise kristal berraklığında. Sığ bir kıyıya sahip olan İztuzu plajı, yürürken ayaklarınızın altında kadifemsi bir tad bırakıyor. (7)
Kanal turu boyunca da bir Caretta Caretta kaplumbağasıbize süpriz yaptı ve bizlere kendini gösterdi.Mavi yengeç avcı ve satıcıları balık kandırmacasıyla carette carettanın kendini bize göstermesini sağladı.
Ardından koruma altında bir tür olan Caretta Caretta cinsi deniz kaplumbağalarının Atlantik Okyanusu’ndan Anadolu sahillerine gelerek yumurtalarını bıraktıkları yer olan altın renkli kumlarıyla ünlü İztuzu Plajı’na vardık ve kanal ağzında yüzdük. Dinlenmek için hoş kafeteryaların da bulunduğu İztuzu Plajı’ndaki molamızın ardından tekrar teknemizle kanalı takip ederek Dalyan’a ulaştık. Otobüsümüzle Dalyan’dan ayrılarak Marmaris’e doğru yola koyulduk. Aşıklar yolunda duraklayarak fotoğraf çekildik. Okaliptüs ağaçlarının dikilmesiyle bataklıkların kurutulması amacıyla yapılan yol, Yeşilçam filmlerinin çekildiği alan olduğu için Aşıklar Yolu olarak isimlendirilmiş. Daha sonra Club Ege Antique Otelimize gittik.Akşam yemeğinden sonra Marmaris sokaklarına kendimizi attık.Çarşı gezisi ve biraz kafede müzik dinledikten sonra otele geri döndük.
Kurşunlu Şelalesi
Demre-Noel Baba Kilisesi önü
Göcek
Aşıklar Yolu
Efes Antik kenti
Şirince
Akyaka
Turumuzun DÖRDÜNCÜ günü.
Ardından yine çok kısa bir yolculuk sonrasında, doğasına ve kültürüne uygun mimarisine sahip çıkmış ve geliştirerek muhteşemleştirmiş olan Akyaka Beldesi’ne geldik.Buradaki turizmin sakinliğe dayalı bir turizm olduğunu anlattı rahberimiz. Gerçekten de bu sakinliğive dinginliği gördük.Otel ve pansiyolara küçük çocuk ve evcil hayvan alınmadığını öğrendik.
İdyma İlkçağ kenti bugünkü Muğla sınırları içinde Kozlukuyu (Gökova) köyünün kuzeyinde kalan Küçük Asartepesi’nin yamaçlarında kurulmuştur. Şehrin akropolisi kuzeyde sırtını Sakar geçidine vermiştir. Karia’daki birçok şehir gibi bir dağ yerleşimi izlenimini vermektedir; ancak güneyinden geçen Çaydere’den ve denizden uzak olmaması onun çevresini de kontrol altına almasını sağlamıştır.(7)
Sonraki durağımız ise ülkemizin koruma alanlarından birisi olup, üzerinde küçük sandallarla tur yapılan doğal akvaryum ve aynı zamanda doğal yaşamdan hayvan, bitki ve su canlıları örneklerini gördüğümüz Azmak Çayı oldu.Temiz ve berrak suyun güzelliği,su içindeki balı,yosunları ve su üzerindeki ördekler bizi mest etti.Azmak Çayında kısa sandal turundan sonra simgesi incir olan antik çağın İdyma’sından ( Akyaka ) teknemize binerekGökova’nın ( Keramikos ) eşsiz koylarını teknemizle keşfederek tadını çıkardık.Gelibolu Adası, Sualtı Mağaraları Koyu, İncekum Plajı, Ege D ünyası’nın onurlu halkının şehri Sedir Adası ( Kedrai ) ve Plajı ( Kleopatra Plajı ) Lacivert Koy demir atıp yüzme molası verilen koylar oldu.
Kleopatra Adası diye de anılan Sedir Adası'nda, Roma çağından kalma eski Cedrae ören yeri bulunuyor. Surların kalıntıları çok uzaktan bile rahatça seçilebiliyor. Adanın kuzeybatı yanındaki küçük koyda halk arasında Kleopatra'nın yüzdüğü rivayet edilen çok ilginç bir plaj var. Efsaneye göre bu küçük koy Kleopatra ile Mark Antonius'un denize girdikleri yer. Buradaki kumu Antonius sevgilisi Kleopatra için Kuzey Afrika'dan gemilerle getirtmiş. Yine yaygın inanışa göre göre bu cins kum bugün yalnızca Mısır'da görülüyor. Adanın en büyük özelliklerinden biri, adanın kuzeybatısındaki Kleopatra PLajı da denilen küçük koyda mevcut olan ve Anadolu iklim kuşağında ve denizlerinde rastlanmayan bu adaya has kumlardır. Karbonatlı suların etkisiyle az sayıda ve uzun sürede oluşabilen kumlar bu nedenle koruma altındadır.(8)
Akşamüstü tekne turumuzu tamamlayıp Akyaka’dan üzerimize sinen deniz kokusu ile ayrılmadan önce Akyaka'nın mimarisine hayran kalarak sokaklarında yürüyüş yaptık. Aydın – Muğla güzergâhı üzerinden Sakar Geçidi’ne ulaşıyoruz. Ardından, zevkli geçen günümüzün son durağı olan Bodrum'a ulaşıyoruz.Royal Panacea Otelde akşam yemeği ve konaklama.
Ve gece. Bodrum gecelerine katılmadan Bodrum'dan gitmek olmaz.Gümbet'in barlar sokağına dalıyoruz ve insanların eğlenmede sınır tanımadığını ağzımız açık izliyoruz.Tabii eğlenmeden olmaz.:)
Turumuzun BEŞİNCİ günü
Sabah saatlerinde alacağımız kahvaltının ardından otobüsümüzle yapacağımız kısa yolculuk sonrası Bodrum Limanı’ndan teknemize bindik.Bodrum’un eşsiz koylarında yaptığımız tekne gezisinde ilk durağımız yaklaşık 20 Dakikalık bir yolculuk sonrasında Akvaryum Koyu oluyor. Ardından ise sırasıyla öğlen yemeğimizi de alacağımız Bağla Koyu, Deve Plajı, Adaboğazı. Son durağımız ise Dalgıç Koyu. Dalgıç Koyu’ndan çıkışımızı takiben 30 Dakikalık bir yolculuk sonrası teknemiz bizleri karaya ulaştırmış olacak. Akşam saatlerine doğru Bodrum’daki otelimize dönüyoruz. Akşam yemeği sonrasında Bodrum çarşısı ve Bodrum kalesini gezdik ve Bodrum'a bir kez daha hayran kaldık.Bodrum evlerinin güzelliği ile büyülendik. Ve gece Gümbet'te.Ozan Doğulu djliğinde eğlendik.
Turumuzun ALTINCI günü
Sabah kahvaltısı sonrası yola çıkıyoruz.Yol üzerinde olan Bafa Gölü kenarında keyifli doğa molası verdik.
Çamiçi olarak da bilinen Bafa Gölü, Büyük Menderes Nehri deltasının güneydoğusunda yer alan, en derin bölümü 21 metre olan sığ bir göldür. Aydın ve Muğla il topraklarında yer alır. Eski zamanlarda Ege Denizi'nin bir parçası olan göl Büyük Menderes'in taşıdığı alüvyonlar ile birlikte, kıyıdan kilometrelerce içerde kalmıştır. Ülkemizin önemli kuş cennetlerinden biridir. Göl kıyısında, Herakliea antik kentinin kalıntılarına, manastırlara ve tarihî mağaralara rastlamak mümkündür.(4)
sonrasında yolumuza devam edereMola sonrasında yolumuza devam edip Efes Antik kentine vardık. Roma Dünyası’nın en büyük 4 kentinden birisi olan Efes’te; Odeion, Bouleterion, Yukarı Agora ve Bazilika, Prytaneion (Belediye Sarayı), Domitianus Meydanı, Hermes Yol Taşı, Pollio Çeşmesi, hastane yapısı, Memnius Anıtı, Herakles Kapısı, Kuretler Caddesi, Traianus Çeşmesi, Yamaç Evler, Celsus Kütüphanesi, Hamam ve Latrinler, Hadrianus Tapınağı, Celsus Kütüphanesi, Aşk Evi, Mazeus&Mithridates Kapısı, Ticaret Agorası, Mermer Cadde, Reklam Panosu, Agora, Büyük Tiyatro, Liman Caddesi (Arcadiane Caddesi)ni gördük.
İzmir İli, Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kentinin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırma ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç Çağları ve Hittitlere ait yerleşimler saptanmıştır.Hititler Döneminde kentin adı Apasas'tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma dönemlerinde en görkemli zamanlarını yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Dönemi tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir.(3)
Daha sonra yolumuza devam ederek zeytin ve meyve ağaçları arasından yaptığımız yolculuk ile şaraplarıyla ünlü son gezi durağımız olan Şirince’ye vardık.Güzel manzara eşliğinde öğle yemeği,sonrasında şarap tadımı ve Şirince turu.Doyumsuz Türk kahvesi.
Ve beklenen son. Gezimiz İzmir Adnan Menderes Havalimanında sona erdi.Uçağımızın arızalanması nedeniyle ikibuçuk saatlik rötardan sonra Adana'ya vardık.
Sedir Adası-Kleopatra plajı
(1)http://www.kursunluselalesi.com.tr
(2)http://www.koprulukanyon.com/
(3)http://www.muze.gov.tr
(4)http://tr.wikipedia.org/wiki/Kekova
(5)http://www.dalyaninfo.com/
(6)http://dalyan.bel.tr/
(7)http://www.akyaka.bel.tr/
(8) www.kesiflerdunyasi.com
Demre-Noel Baba Kilisesi önü
Göcek
Aşıklar Yolu
Efes Antik kenti
Şirince
Akyaka
Turumuzun DÖRDÜNCÜ günü.
Ardından yine çok kısa bir yolculuk sonrasında, doğasına ve kültürüne uygun mimarisine sahip çıkmış ve geliştirerek muhteşemleştirmiş olan Akyaka Beldesi’ne geldik.Buradaki turizmin sakinliğe dayalı bir turizm olduğunu anlattı rahberimiz. Gerçekten de bu sakinliğive dinginliği gördük.Otel ve pansiyolara küçük çocuk ve evcil hayvan alınmadığını öğrendik.
İdyma İlkçağ kenti bugünkü Muğla sınırları içinde Kozlukuyu (Gökova) köyünün kuzeyinde kalan Küçük Asartepesi’nin yamaçlarında kurulmuştur. Şehrin akropolisi kuzeyde sırtını Sakar geçidine vermiştir. Karia’daki birçok şehir gibi bir dağ yerleşimi izlenimini vermektedir; ancak güneyinden geçen Çaydere’den ve denizden uzak olmaması onun çevresini de kontrol altına almasını sağlamıştır.(7)
Sonraki durağımız ise ülkemizin koruma alanlarından birisi olup, üzerinde küçük sandallarla tur yapılan doğal akvaryum ve aynı zamanda doğal yaşamdan hayvan, bitki ve su canlıları örneklerini gördüğümüz Azmak Çayı oldu.Temiz ve berrak suyun güzelliği,su içindeki balı,yosunları ve su üzerindeki ördekler bizi mest etti.Azmak Çayında kısa sandal turundan sonra simgesi incir olan antik çağın İdyma’sından ( Akyaka ) teknemize binerekGökova’nın ( Keramikos ) eşsiz koylarını teknemizle keşfederek tadını çıkardık.Gelibolu Adası, Sualtı Mağaraları Koyu, İncekum Plajı, Ege D ünyası’nın onurlu halkının şehri Sedir Adası ( Kedrai ) ve Plajı ( Kleopatra Plajı ) Lacivert Koy demir atıp yüzme molası verilen koylar oldu.
Kleopatra Adası diye de anılan Sedir Adası'nda, Roma çağından kalma eski Cedrae ören yeri bulunuyor. Surların kalıntıları çok uzaktan bile rahatça seçilebiliyor. Adanın kuzeybatı yanındaki küçük koyda halk arasında Kleopatra'nın yüzdüğü rivayet edilen çok ilginç bir plaj var. Efsaneye göre bu küçük koy Kleopatra ile Mark Antonius'un denize girdikleri yer. Buradaki kumu Antonius sevgilisi Kleopatra için Kuzey Afrika'dan gemilerle getirtmiş. Yine yaygın inanışa göre göre bu cins kum bugün yalnızca Mısır'da görülüyor. Adanın en büyük özelliklerinden biri, adanın kuzeybatısındaki Kleopatra PLajı da denilen küçük koyda mevcut olan ve Anadolu iklim kuşağında ve denizlerinde rastlanmayan bu adaya has kumlardır. Karbonatlı suların etkisiyle az sayıda ve uzun sürede oluşabilen kumlar bu nedenle koruma altındadır.(8)
Akşamüstü tekne turumuzu tamamlayıp Akyaka’dan üzerimize sinen deniz kokusu ile ayrılmadan önce Akyaka'nın mimarisine hayran kalarak sokaklarında yürüyüş yaptık. Aydın – Muğla güzergâhı üzerinden Sakar Geçidi’ne ulaşıyoruz. Ardından, zevkli geçen günümüzün son durağı olan Bodrum'a ulaşıyoruz.Royal Panacea Otelde akşam yemeği ve konaklama.
Ve gece. Bodrum gecelerine katılmadan Bodrum'dan gitmek olmaz.Gümbet'in barlar sokağına dalıyoruz ve insanların eğlenmede sınır tanımadığını ağzımız açık izliyoruz.Tabii eğlenmeden olmaz.:)
Turumuzun BEŞİNCİ günü
Sabah saatlerinde alacağımız kahvaltının ardından otobüsümüzle yapacağımız kısa yolculuk sonrası Bodrum Limanı’ndan teknemize bindik.Bodrum’un eşsiz koylarında yaptığımız tekne gezisinde ilk durağımız yaklaşık 20 Dakikalık bir yolculuk sonrasında Akvaryum Koyu oluyor. Ardından ise sırasıyla öğlen yemeğimizi de alacağımız Bağla Koyu, Deve Plajı, Adaboğazı. Son durağımız ise Dalgıç Koyu. Dalgıç Koyu’ndan çıkışımızı takiben 30 Dakikalık bir yolculuk sonrası teknemiz bizleri karaya ulaştırmış olacak. Akşam saatlerine doğru Bodrum’daki otelimize dönüyoruz. Akşam yemeği sonrasında Bodrum çarşısı ve Bodrum kalesini gezdik ve Bodrum'a bir kez daha hayran kaldık.Bodrum evlerinin güzelliği ile büyülendik. Ve gece Gümbet'te.Ozan Doğulu djliğinde eğlendik.
Sabah kahvaltısı sonrası yola çıkıyoruz.Yol üzerinde olan Bafa Gölü kenarında keyifli doğa molası verdik.
Çamiçi olarak da bilinen Bafa Gölü, Büyük Menderes Nehri deltasının güneydoğusunda yer alan, en derin bölümü 21 metre olan sığ bir göldür. Aydın ve Muğla il topraklarında yer alır. Eski zamanlarda Ege Denizi'nin bir parçası olan göl Büyük Menderes'in taşıdığı alüvyonlar ile birlikte, kıyıdan kilometrelerce içerde kalmıştır. Ülkemizin önemli kuş cennetlerinden biridir. Göl kıyısında, Herakliea antik kentinin kalıntılarına, manastırlara ve tarihî mağaralara rastlamak mümkündür.(4)
sonrasında yolumuza devam edereMola sonrasında yolumuza devam edip Efes Antik kentine vardık. Roma Dünyası’nın en büyük 4 kentinden birisi olan Efes’te; Odeion, Bouleterion, Yukarı Agora ve Bazilika, Prytaneion (Belediye Sarayı), Domitianus Meydanı, Hermes Yol Taşı, Pollio Çeşmesi, hastane yapısı, Memnius Anıtı, Herakles Kapısı, Kuretler Caddesi, Traianus Çeşmesi, Yamaç Evler, Celsus Kütüphanesi, Hamam ve Latrinler, Hadrianus Tapınağı, Celsus Kütüphanesi, Aşk Evi, Mazeus&Mithridates Kapısı, Ticaret Agorası, Mermer Cadde, Reklam Panosu, Agora, Büyük Tiyatro, Liman Caddesi (Arcadiane Caddesi)ni gördük.
Daha sonra yolumuza devam ederek zeytin ve meyve ağaçları arasından yaptığımız yolculuk ile şaraplarıyla ünlü son gezi durağımız olan Şirince’ye vardık.Güzel manzara eşliğinde öğle yemeği,sonrasında şarap tadımı ve Şirince turu.Doyumsuz Türk kahvesi.
Şirince, İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı ve Selçuk'a 8 km uzaklıkta tarihi mimarisi başarıyla korunmuş turistik bir köydür.
Özgün adı olan Kırkınca'nın efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Rum telaffuzunda Kirkice,Kirkince ve nihayet Çirkince gibi biçimler alan bu ad, Cumhuriyet'in ilk yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik'in talimatıyla Şirince şeklinde resmileştirilmiştir. 2012 itibariyle nüfusu 536 kişidir.
19. yüzyılda, özellikle ihracata yönelik incir üretimiyle ünlü, 1800 haneli bir Rum kasabasıydı. 1923'te Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sonucu Rumların ayrılmasıyla (çoğu Katerini'nin Nea Efesos köyüne yerleşmiştir), Kavala'nın Müştiyan (Moustheni) veSomokol (Domatia) köylerinden gelen mübadillerle iskân edilmiştir. Köyün evvelce bağ, incir, zeytinciliğe dayalı olan ekonomisi, bir tütün bölgesinden gelen yeni sakinlerinin elinde bir süre sekteye uğramış, ancak son yıllarda artan turistik önemine paralel olarak, bu sektörler yeniden gelişmeye başlamıştır. Bağcılık ve zeytinciliğin yanı sıra, şeftali, incir, elma, ceviz ve kiraz yetiştirilir. 1950'li yıllarda 2000-3000 civarında iken sonradan 700'e kadar düşen köy nüfusu, 1990'lı yıllardan itibaren turizmin gelişmesiyle birlikte tekrar yükseliş eğilimi içine girmiştir. Köyde halen bazı Rum evleri pansiyon olarak hizmet vermektedir.
Köy içinde harap durumda olan iki Rum kilisesi bulunmaktadır.(4)
Ve beklenen son. Gezimiz İzmir Adnan Menderes Havalimanında sona erdi.Uçağımızın arızalanması nedeniyle ikibuçuk saatlik rötardan sonra Adana'ya vardık.
Sedir Adası-Kleopatra plajı
(1)http://www.kursunluselalesi.com.tr
(2)http://www.koprulukanyon.com/
(3)http://www.muze.gov.tr
(4)http://tr.wikipedia.org/wiki/Kekova
(5)http://www.dalyaninfo.com/
(6)http://dalyan.bel.tr/
(7)http://www.akyaka.bel.tr/
(8) www.kesiflerdunyasi.com